Ölüm Anında Beynimizde Gerçekte Ne Oluyor?

Ölüm, hayatın doğal ve kaçınılmaz bir parçası olsa da, beyin ölüm sürecinde tam olarak neler yaşadığı konusunda uzun yıllar boyunca belirsizlikler hüküm sürdü. Sinirbilimci Jimo Borjigin de bu bilinmezliği fark edenlerden biri..

Ölüm Anında Beynimizde Gerçekte Ne Oluyor?

Borjigin, fareler üzerinde yaptığı nörokimyasal deneyler sırasında beklenmedik bir şekilde iki farenin ölmesiyle beynin ölüm sürecindeki kimyasal değişimlerini gözlemleme fırsatı buldu.

Tesadüfen Keşfedilen Gizemler

Borjigin, yaptığı bu gözlemin ardından araştırmalarına devam etti. Ölüme yaklaşan bir farenin beyninde aşırı miktarda serotonin salgılandığını fark etti. Serotonin, ruh hali düzenleyen bir hormon olarak bilinir ve aynı zamanda halüsinasyonlarla ilişkilendirilir. Bu gözlem, Borjigin’in beynin ölüm sürecinde nasıl bir nörokimyasal değişim yaşadığını merak etmesine neden oldu.

Bir yandan serotonin salgısının ölüm anında neden bu kadar yükseldiğini sorgularken, diğer yandan bilim dünyasında bu sürecin hala ne kadar az bilindiğini fark etti.

Beyin Kalpten Sonra Ne Yapıyor?

Bilimsel olarak bir kişinin öldüğü, kalbin durmasıyla kabul ediliyor. Bu sırada beynin çalışmadığı, tepkisiz kaldığı düşünülüyor. Ancak Borjigin, beyinle ilgili yaygın inanışın doğru olup olmadığını sorguluyor. Beyin çalışmak için büyük miktarda oksijen gerektiriyor ve kalp durduğu zaman beyne oksijen gitmiyor. Dolayısıyla, bilimsel gözlemler beyin faaliyetlerinin durduğunu öne sürüyor. Ancak Borjigin’in araştırmaları bu sürecin düşündüğümüzden çok daha karmaşık olabileceğini gösteriyor.

2013 yılında yaptığı çalışmada, farelerin kalpleri durduktan sonra beyinde yoğun bir nörotransmitter aktivitesi gözlemledi. Bu nörokimyasal patlama, ölüm sürecinde beyin fonksiyonlarının tamamen kapanmadığını, hatta tam tersine beyin aktivitelerinin arttığını ortaya koydu.

Beyindeki Kimyasal Fırtına: Serotonin, Dopamin ve Norepinefrin

Ölüm anında beyinde gözlemlenen nörokimyasal değişiklikler oldukça çarpıcı. Farelerde yapılan çalışmalarda, serotonin seviyeleri 60 kat artarken, dopamin ve norepinefrin gibi kimyasallar da olağanüstü seviyelere yükseldi. Dopamin mutluluk hissiyle, norepinefrin ise uyanıklık ve dikkatle ilişkilidir. Bu kimyasalların bu denli artışı, beyin ölümü sırasında aslında beynin hiperaktif bir duruma geçtiğini gösteriyor.

İnsan Beyninde de Aynı Durum Mu Geçerli?

Borjigin’in çalışmaları farelerle sınırlı kalmadı. 2023 yılında dört insan üzerinde yapılan araştırmalarda da benzer sonuçlara ulaşıldı. Yaşam destek ünitelerine bağlı olan bu hastaların solunum cihazları kapatıldıktan sonra, iki hastanın beyninde yüksek seviyede aktivite tespit edildi. Bu aktivite bilişsel işlevlerin hala devam ettiğini düşündürebilir. Özellikle gama dalgaları adı verilen en hızlı beyin dalgalarının varlığı, karmaşık bilgi işleme ve hafızayla bağlantılıdır.

Ölüm Anında Beynimiz Hayatımızı Gözden Geçiriyor Mu?

Ölüme yakın deneyimler yaşayan pek çok kişi, hayatlarının gözlerinin önünden geçtiğini, parlak bir ışık gördüklerini ve hatta beden dışı deneyimler yaşadıklarını bildiriyor. Bu deneyimlerin, beyin ölümü sırasında yaşanan nörokimyasal fırtınalarla ilişkili olabileceği düşünülüyor. Borjigin’in araştırmalarında, görsel korteksin de bu süreçte aktif olduğu gözlemlendi. Görsel korteksin aktive olması, ölüm anında beyaz bir ışık görme deneyimlerinin nörobilimsel bir açıklaması olabilir.

Borjigin, bu alandaki çalışmaların henüz çok başında olduklarını kabul ediyor. Ancak on yılı aşkın süredir yaptığı araştırmalar sonucunda, ölüm sürecinde beynin beklenmedik bir şekilde hiperaktif olduğunu söylemek mümkün hale geldi. Oksijen eksikliği ve beyin arasındaki ilişki hala gizemini koruyor, ancak kış uykusu gibi doğanın bazı mekanizmaları, beynin oksijen eksikliğine karşı bir savunma mekanizmasına sahip olabileceğini düşündürüyor.

Ölüm Süreci Yeniden Mi Tanımlanacak?

Borjigin, beynin ölüm sürecinde neden daha aktif hale geldiğini anlamanın, birçok tıbbi alanda devrim yaratabileceğini düşünüyor. Belki de ölümün mekanizmalarını daha iyi anlayarak, tıpta yanlış ölüm teşhislerini önleyebiliriz. Sonuç olarak, beyin ve ölüm süreci hala büyük bir keşif alanı olarak önümüzde duruyor.

Son olarak, Borjigin’in de dediği gibi: "Ölüm anında beyinde neler olup bittiğini anlamadığımız için, milyonlarca insana erken ölüm teşhisi koyuyor olabiliriz."

En Son Güncel Haberler