İktisatçı Mahfi Eğilmez: Baz etkisi yavaştan etkisini göstermeye başladı
"TÜİK enflasyonu % 71,60'a, ENAG e-TÜFE de 113,08'e geriledi. Asıl etki Temmuz, Ağustos ve Eylül'de görülecek. Göstergeler Tablomu güncelledim" açıklamasıyla Türkiye'nin makroekonomik göstergeler tablosunu yayınladı.
Geçtiğimiz günlerde "Son On Yılda Yarattığımız Facialardan Bir Demet" başlıklı yazısıyla gündeme gelen Mahfi Eğilmez, "baz etkisi yavaştan etkisini göstermeye başladı" diyerek yeniden gündem oldu.
İşte Mahfi hocanın güncel makroekonomik göstergeler tablosu (3 Temmuz 2024)
Mahfi Eğilmez'in "Son On Yılda Yarattığımız Facialardan Bir Demet" başlıklı yazısından bir bölüm..
Türkiye, son on yılda telafi edilmesi son derecede güç birtakım facialara imza attı. Bunların hangisi ve ne kadarı hataydı, hangisi bilerek ve isteyerek yapıldı bunu bilmiyorum. Ama tamamı inanılmaz yanlışlardı. Öyle yanlışlar ki ekonomi ve finans ders kitaplarına “yapılmaması gereken hatalar” başlığı altında ayrı bir bölüm olarak girebilir.
Özelleştirme
Özelleştirmenin amacı kamu kesiminin kaynak ayıramadığı üretim tesislerini özel kesime devrederek yeni yatırımlarla, yeni teknolojiyle verimlilik artışı sağlanması ve daha ucuza daha fazla üretim yapılmasının sağlanmasıdır. Türkiye, yirmi birinci yüzyıl öncesinde devlet eliyle kurduğu bütün tesisleri, işletmeleri, üretim birimlerini özelleştirdi ama ne üretim artışı sağlandı ne de ucuzluk. Çünkü yapılan aslında gerçek anlamda bir özelleştirme değildi.
Dış borçlanma
Yirmi birinci yüzyıla girerken Türkiye’nin dış borç stoku 103 milyar dolardı. 2023 yılsonu itibarıyla dış borç stokumuz 500 milyar dolar. Demek ki 23 yılda dış borç stokumuzu 4 kat artırmışız. Bu borçlar nereye gitti? 200 yıldır tekstil sektöründe olup da dünya çapında marka çıkaramamış bir ülkeyiz. Dış borçlanma, yeni teknoloji ithaline, verimlilik artırıcı gelişmelere, üretimde kaliteyi artırmaya gitmediği sürece sadece ekonomiye yük getirir.
Vatandaşlık verme
400 bin dolara bir gayrimenkul alanlara (yakın zamana kadar 250 bin dolardı) vatandaşlık verildi. Bu gayrimenkuller üç yıl süreyle satılamıyor: Tek koşulu bu. Oysa başka ülkelerde bu tür yatırımlara ek olarak o ülkenin lisanını öğrenmek dâhil pek çok koşulu bir araya getirip uzun yıllar beklenmeden vatandaşlık alınamıyor. O ülkelerin çoğu beş yılın sonunda altın vize denilen süresiz oturum hakkı veriyor, vatandaşlık vermiyor. O arada da bir sürü masraf tahsil ediyor. Bizde vatandaşlığı alıp da üç yıl bekledikten sonra aldıkları evleri değer artışıyla daha yukarı bedele satanlar, vatandaşlığı almanın yanı sıra para da kazandılar. Böylece, hiçbir koşul aramadan üste para kazanmalarını sağlayarak vatandaşlık vermiş olduk.
Enflasyon yükselirken faiz düşürme
2021 yılının Eylül ayına gelindiğinde enflasyon yüzde 19, Merkez Bankası’nın politika faizi de yüzde 19 idi ve enflasyon yükselme eğilimindeydi. O aşamada “faiz sebep enflasyon sonuçtur” iddiasıyla ortaya çıkıldı ve faiz düşürülmeye başlandı. Enflasyonun yükselme hızı arttıysa da faizi düşürme ısrarı sürdürüldü ve sonunda yüzde 8,5’e kadar indirildi. Enflasyon yüzde 85’e yükseldi. Geçen yıl bu zamanlar faizin sebep değil sonuç olduğu anlaşılınca faiz yükseltilmeye başlandı. Faizin sebep değil sonuç olduğunu 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde anlamayı başarmış bir toplum olarak bir kez daha tarihe geçtik. Hala enflasyonun düşmesini bekliyoruz. Neyse ki önümüzdeki aylarda baz etkisiyle düşüş olacak.
Gerçek enflasyon, açıklanan enflasyondan çok daha yüksek olduğu için insanlar alınan önlemlerin enflasyonu düşüreceğine inanmıyor, geleceğe ilişkin olumsuz beklentileri devam ediyor. Öyle olunca da insanlar tasarruf etmiyor, para tutmuyor, ellerine geçen parayla bir an önce dolar, altın, konut, araba ya da ihtiyacı olan mallardan fazla fazla almaya yöneliyor. Faiz gerçek enflasyona değil de açıklanan enflasyona göre ayarlandığı için insanlar bu alışkanlıktan vaz geçmiyor ve enflasyona katkı yapmaya devam ediyorlar. Gerçekleri saklayarak enflasyonu artırmış olduk.